Tarih boyunca seyyahlar, diplomatlar veya gezgin-ler tarafından birçok seyahatnâme yazılmış olmasına rağmen bunlardan sadece birkaçı popüler hale gelmiştir. Günümüzde dahi en çok bilinen seyahatnâmeler denildi-ğinde ilk akla Marco Polo, İbn Battuta ve Evliya Çelebi seyahatnâmeleri gelmektedir. Bunun nedeni ise bu eser-lerin bilim insanları tarafından sürekli olarak araştırmaya tabi tutulmasından kaynaklıdır.
13. yüzyılda Asya’ya ulaşarak Hindistan ve Çin gibi Asya ülkelerine seyahat eden Marco Polo, kaleme aldığı seyahatnâmesi ile Asya’nın güzelliklerini Batı’ya tanıtmış ve Coğrafi Keşifler’in önünü açmıştır. 14. yüz-yılda yaşamış olan Arap seyyah İbn Battuta, Marco Po-lo’dan çok daha fazla ülke kat ederek Fas, Cezayir, Tu-nus, Mısır, Mekke, Afrika, Arabistan Yarımadası, Ana-dolu, Buhara, Hindistan, Endonezya, Çin vb. birçok ül-keyi ziyaret etmiştir. İki seyyahın da Çin’e seyahat etme-si ve oradaki gözlemlerini aktarması Sinoloji araştırmala-rında büyük yer tutmuştur. Bu da bizi Türk seyyahlar tarafından kaleme alınan Çin seyahatnâmelerini araştır-maya teşvik etmiştir. Araştırmalarda, Marco Polo ve İbn Battuta’nın seyahatnâmelerinden çok daha geç bir dö-nemde kaleme alınsalar da 15. yüzyıldan günümüze ka-dar Çin üzerine birçok seyahatnâme yazıldığı göze çarp-mıştır. Bunlardan en bilinenleri 1422 yılında Hoca Gıya-seddin Nakkaş tarafından kaleme alınan Acâib’ül-Letâif (Hıtay Sefâretnâmesi), 1500- 1510 yılları arasında Ali Ekber tarafından yazılan Hıtâynâme, tam olarak yazıldığı tarihi bilinmese de Ali Kuşçu’ya ait Kânûnnâme-i Çin ve Hata, 1590 yılında Defterdar Seyfi Çelebi tarafından yazılan Türkistan ve Uzak Doğu Seyahatnâmesi, 1906 yılında Çin’e seyahat eden Süleyman Şükrü’ye ait Seya-hatü’l Kübra, 1907- 1909 yılları arasında Çin’e seyahat ederek Çin’deki müslümanlar hakkında Abdürreşid İbra-him tarafından yazılmış Âlem-i İslam ve Japonya’da İs-lamiyet'in Yayılması, 1987 yılında yayımlanan Türki-ye’nin ilk kadın Sinologu Muhaddere Nabi Özerdim tara-fından kaleme alınan Eski Çin’den Notlar, 1990 yılında Moğolistan ve Çin’e seyahat eden Ahmet Bican Ercila-sun’a ait Moğolistan ve Çin Günlüğü’dür.
15. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Çin’in hanedanlık dönemlerinden Cumhuriyet dönemine izler taşıyan bu seyahatnâmeler, her ne kadar Tarih ve Türk Dili araştır-malarında büyük yer tutsa da yapılan araştırmaların Sino-loji alanına sirayet etmesi de alana büyük katkı sağlaya-caktır. Zira bu seyahatnâmelerdeki gözlemlerin Çin kay-nakları ile mukayese ve tenkid edilmesi seyahatnâmeler-de verilen bilgilerin güvenilirliğini arttıracaktır. Aynı za-manda tarih kitaplarında bile bulunmayan küçük ayrıntı-lar, araştırmacıları daha farklı alanlarda da çalışma yap-maya sevk edecektir.
Türk seyyahların kaleme aldığı Çin seyahatnâmele-rinin Çin’deki farklı dönemleri anlatması sebebiyle bu çalışmada seyehatnameleri naklettikleri dönem itibariyle sınırlamış bulunmaktayız. Dolayısıyla bu çalışmada sa-dece 15. ve 16. yüzyıllarda Çin’e giden seyyahların eser-leri incelenecektir. Buradaki amaç, Ming Hanedanlığı’nı tasvir eden tüm seyahatnâmelerin bir bütün olarak araştı-rılmasıdır. Sonuç olarak, bu çalışmada araştırmanın bi-rincil kaynakları olan Acâib’ül-Letâif, Kânûnnâme-i Çin ve Hata, Hıtâynâme ve Türkistan ve Uzak Doğu Seya-hatnâmesi Çin kaynakları ile mukayese ve tenkid edilmiş, daha sonra da seyahatnâmelerde verilen bilgilerin Çin kaynakları ile tutarlılığı ortaya koyulmaya çalışılmıştır.
Benim Türk seyahatnâmeleri ile ilk tanışmam ise 2014 yılında Ulusal Zhengzhi Üniversitesi Kütüphane-si’nde Lin Yih-Min’e (1967) ait doktora çalışması Ali Ekber’in Hıtaynâme Adlı Eserinin Çin Kaynakları ile Mukayese ve Tenkidi’ne rastlamam ile gerçekleşmiştir. Böylelikle bu özverili çalışma benim esin kaynağım ol-muştur. O yıldan sonra Türk seyyahlar tarafından kaleme alınan her bir eseri kitap koleksiyonuma eklemiş bulun-maktayım. Doktora sürecinde Ming dönemine tekabül eden Çinli Müslüman Amiral Zheng He’nın Batıya Seya-hatleri üzerine yaptığım çalışmanın da beni Türk seya-hatnâmeleri üzerine araştırma yapmaya teşvik ettiğini söylemekte fayda vardır. Zannımca Ming Hanedanlı-ğı’nın muhteşem tarihi ve kültürü beni nasıl etkilediyse, Türk seyyahların Ming Hanedanlığı gözlemleri de beni bir o kadar kendine çekmiştir. Seyyahların bizzat Ming tarihine şahitlik etmeleri, oradaki gözlemlerini samimi bir şekilde okuyucuya aktarmaları, Çin kültürü hakkında ince detaylar vermeleri bizlere bu seyahatnâmelerin ne kadar kıymetli olduğunu göstermektedir.
Ülkemizde bu seyahatnâmelerin Çin kaynakları ile mukayesesi ve tenkidi üzerine yapılan araştırmalar az olsa da bu çalışmanın Sinoloji alanında Türk seya-hatnâmeler üzerine yeni yapılacak çalışmalara ışık tuta-cağına, genç araştırmacıları bu yöne teşvik edeceğine inancım tamdır.