Korunma, beslenme ve var olabilme amacı bireyi şiddete yöneltebilmektedir. Bu içgüdülerle ortaya çıkan şiddet eylemi/duygu durumu kimi zaman kolektif açıdan var olma, elde etme, sahiplenme, güvenlik sağlama gibi nedenlerle haklı görülse de birey açısından düşünüldüğünde zararlı veya en hafif ifadeyle incitici olayları da beraberinde getirir. Zira bireysel kimliğin ön plana çıktığı durumlarda şiddet bir güç göstergesi hâline dönüşür. Kasıtlı yapılan bu eylem zarar vermeyi, karşı tarafı yıpratmayı, statü açısından üstünlük kurmayı ve yok etmeyi amaçlamaktadır. Bahse konu durumlar sadece fiziksel şiddeti değil onu da aşarak psikolojik hatta ekonomik şiddet hâline bile gelebilmektedir. Eylemin yerini söz veya başka unsurlar alsa da şiddetin doğurduğu/doğuracağı zararlar neredeyse aynı kalmaktadır. Bireyi şiddete yönelten durumlar toplumun taklit edilmesi ya da içgüdüsel dürtülerin açığa çıkması olarak iki temele dayandırılabilir. Birey kimi zaman bağlı olduğu topluma bir tür hizmet etme aracı olarak şiddete yönelebilceği gibi –savaşlar, saldırılar, onurunu koruma ve kollama vb.- toplumdan bağımsız olarak şahsi arzu ve isteklerini elde etme amacıyla da şiddeti bir referans olarak kullanabilir. Bu durumda ortaya çıkan şiddet genelde fiziksel şiddet olmaktadır. Fiziksel şiddetten kasıt vücuda verilen her türden zarar, yaralama, darp ve ölüme sebep olabilecek boyutta silahlı ya da silahsız saldırılardır. Bu tür durumlarda güç her şeyden fazla öncelenir. Bir diğer şiddet türü olarak düşünülen psikolojik/duygusal şiddette ise amaç genelde bireyin zihnini hedef alarak ruhu zedelemeye, yıpratmaya ve yıldırmaya yönelik uygulamalardır. Duygusal anlamda zarar veren her türlü eylem, baskı, duygusal uyaranlardan mahrum bırakma, tehdit, hakaret, suçlama, yok sayma, yalnız bırakma, aşağılama vb. eylemler psikolojik şiddet içerisinde düşünülebilir. Bu durumlarda da öncelenen dildir. Ekonomik şiddet ise karşı tarafı ekonomik anlamda yoksun bırakmaya yöneliktir. Kaynaklardan mahrum bırakmak, metaya ulaşımı engellemek vb. durumlar ekonomik şiddet olarak yorumlanır ve burada da mal/meta öncelenir. Şiddet konusu hemen her alanda olduğu gibi edebi metinlerde de ne şekilde ve ne için kullanılmış incelenmedir. Türk edebiyatının seçkin metinlerinden olan Dede Korkut Hikâyeleri’nde de şiddetin farklı boyutlarını gözlemlemek mümkündür. Şiddet türlerinin hemen her türlüsüne denk gelinir. Ancak bu şiddetin kaynağının ne olduğu, neden şiddete ihtiyaç duyulduğu veya şiddetin hangi işlevlere sahip olarak neye yaradığı da üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur. Yanlış bir söz veya davranış, kimliği koruma gayreti, herhangi bir kuralın ihlali, elde olanı koruma, kaçırılan veya elden alınanı geri getirme vb. durumlar Dede Korkut kahramanları açısından şiddet eylemiyle çözülmeye çalışılmış veya dönem ve şartlar açısından bu yolla halletmeye zorlanmışlardır. Her ne kadar şiddet olumsuz bir eylemmiş gibi düşünülse de problem halletme veya dönem itibariyle varoluşunu gerçekleştirmede amaca hizmet eden bir yöntem olarak kullanılmıştır. Dolayısıyla şiddetin sadece zararlı/incitici yönleri değil uygulayan açısından getirileri veya problem çözme yolu olarak da düşünülmesi gerekir. Ortada hiçbir şey yokkan aniden yağı basıp evinin, obasının yağmalandığı bir topluluğun şiddet eylemine her an için hazırlıklı olması zaruridir. Dolayısıyla Dede Korkut Hikâyelerinde karşımıza çıkan şiddet daha çok savunma veya yapılan kötülüğü ortadan kaldırmaya yöneliktir. Oğuz’u şiddet ile anmak her ne kadar olumsuzmuş gibi görülse de aslında Oğuz’u şiddete yöneltenin ne olduğu veya şiddeti ne ölçüde, niçin kullanması gerektiği mutlaka araştırılmalıdır. Bu çalışma şiddetin özellikle Dede Korkut Hikâyelerinde neden bu kadar var olduğunu/mecbur bırakıldığını anlamaya yöneliktir. Bunun dışında şiddetin olumlanması ya da Oğuz’u şiddetle ilişkilendirmek söz konusu değildir. Her çalışma olumlu veya olumsuz tepkiler alacaktır, almalıdır. Yapılacak olan her yeni çalışma bir öncekileri desteklemek, tamamlamak olduğu kadar kendisinden sonra yapılacak olana da katkıda bulunacak bir fikir verecektir. Derin olsa batırır, kalabalık korkutur...