Bilindiği gibi Oryantalizm, Avrupalı (Batılı) bilim insanlarının genel anlamda Doğu, daha dar anlamda ise İslam dünyası üzerinde yaptıkları araştırma ve incelemelere denir. Tarih, iktisat, coğrafya, dini ilimler, dil ve edebiyat, felsefe, kültür ve sanat gibi geniş bir yelpazede araştırma ve inceleme yapan Batılı bilim adamları için de oryantalist (müsteşrik) kavramı kullanılmaktadır.
Oryantalizm, her ne kadar İslamiyet’in ilk yıllarına kadar götürülse de 15. ve 16. yüzyıldan itibaren yoğunlaşmaya başlamış, 18. ve 19. yüzyılda günümüzdeki anlamıyla şekillenmiştir. Batılı bilim insanları, Doğunun coğrafyasını, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını, iklimini, sosyokültürel yapısını, örf, adet, gelenek, kültür ve edebiyatını, dini inançlarını, özellikle İslam dinini ve buna bağlı kültür ve edebiyatını ve bunların temel kaynaklarını öğrenmek için inceleme ve araştırma gayreti içerisinde olmuşlardır. Oryantalistler, bireysel arzu ve meraklarının icabı araştırmalar yaptıkları gibi, bunların bir kısmını da asker, tabip, eğitimci, arkeolog veya genel anlamda sosyal alanda bilim adamı kimliği ile yapmışlardır.
Oryantalistlerin yoğun bir şekilde ilgi duydukları alanlardan biri de Arap dili ve edebiyatı olmuştur. Bu alanda Arap şiirinin başlangıç dönemlerinden günümüze doğru tarihsel gelişimini, orijinalliğini ve tarihi gerçekliğini, farklı dönemlere özgü biçimsel özelliklerini ve tematik çeşitliliğini titiz çalışmalarla ele almışlardır. Kısaca Cahiliye şiirinden lehçe farklılıklarına kadar Arap dilini her yönüyle ele alan ve özellikle 18. yüzyıldan itibaren araştırmalarını artıran oryantalistler, 20. yüzyıldan itibaren bu alanda bilimsel (master, doktora vs.) çalışmalar yapmışlardır. Arap ve İslam kültürüne ait elyazması halinde bulunan pek çok ilmi eserler yanında, şiir divanlarını ve edebiyat eserlerini de yayımlamışlardır. Bu çalışmaları yürütmek üzere Avrupa’nın pek çok merkezinde “Yaşayan Doğu Dilleri” başlığı altında okul, fakülte, enstitü, hatta üniversiteler dahi kurmuşlar, konuyla ilgili konferanslar ve bilimsel toplantılar düzenlemişlerdir. Louis Massignon, Hamilton Gibb ve Silvestre de Sacy gibi Arap Dili ve Edebiyatı alanında söz sahibi meşhur şarkiyatçılar yetişmiştir. Bu bilim insanları Arap dünyasının yetiştirdiği ilim insanlarından farklı bakış açıları ile zaman zaman sert tartışmalara yol açmış, çok farklı tespit ve sonuçlar ileri sürmüşlerdir. Bundan dolayı yaptıkları çalışmalar her zaman dikkate değer bulunmuştur.
Oryantalistlerin, müntesibi oldukları Batı'nın kavram ve yaklaşımlarıyla Arap şiirinin orijinalliğini ve tarihi mevsukiyetini sorgulayan yaklaşımları, bir takım tartışmaları beraberinde getirdiği gibi ağır eleştirilere de maruz kaldıkları muhakkaktır.
Oryantalistler; Batı bilimleriyle Klasik Arap şiiri, İslâm kültür-medeniyeti ve İslâmi ilimlere yeni bir perspektif sunma çabalarıyla takdiri hak etmektedirler. Ancak, bu iki medeniyet arasında her zaman bir uyum olduğu anlamına gelmemektedir. Doğu'yu eleştirmek ve Doğuluların Batı'ya uygun olmadığını düşünmek, yaptıkları çalışmaların genelinde kendini göstermektedir. Oryantalistler arasında, bilimsel çalışmaların arkasındaki motivasyonlarının çeşitli olabileceğini unutmamak gerekir. Klasik Arap Şiiri üzerine çalışan oryantalistler, aynı zamanda İslâmi İlimlerin çeşitli alanlarıyla da ilgilenmişlerdir. Oryantalistlerin kendi çabaları ile edindikleri bilgiler ve yaptıkları çalışmalardaki kaynak sorunları, onların eserlerinin ve bilimsel derinliklerinin sorgulanmasını da düşündürmektedir.
Türkiye'de Batılı bilim insanlarının, diğer bir ifadeyle oryantalistlerin Klasik Dönem Arap Şiiri üzerindeki araştırmalarını, görüş ve düşüncelerini ve bu konuda ortaya koydukları çalışmalarını konu alan akademik araştırmaların sınırlı olduğu gözlemlenmektedir. Bu itibarla değerli araştırmacı Dr. Naci Özsoy’un bu eseri bu anlamda ilk olması nedeniyle önem arz etmektedir. Bu çalışma genel itibarıyla Klasik Dönem Arap Şiiri uzmanı oryantalistleri ve bunların söz konusu alanla ilgili yöntemlerini, görüşlerini ve iddialarını ele almıştır. Ayrıca oryantalizmin tarihsel gelişimi ve etkilediği alanları incelemiş, İslâmi İlimler ve Arap Dili ve Edebiyatı konularındaki özel ilgilerinin nedenleri üzerinde durmuştur. İşte elinizdeki bu eser, meslektaşım Dr. Naci Özsoy’un, zaman açısından kısıtlı bir durumda olasına rağmen titiz çalışmalarının neticesi olarak ortaya çıkmıştır. Yerli ve yabancı zengin bir bibliyografya ile konunun can alıcı noktalarını, günümüze kadar uzanan durumunu, ana hatlarıyla da olsa akademik camiamıza kazandırmış olması bakımından takdire değerdir. Konunun olumlu veya olumsuz, ya da tartışmalı taraflarını ve bunların analizini konunun çerçevesi dâhilinde görmek mümkündür. Ancak bu eser, birkaç akademik çalışmaya konu olacak kadar geniş olan bu konuyu her yönüyle ikmal ettiği anlamına gelmemektedir. Dolayısıyla müellifin bundan sonraki çalışmalarında konuyu farklı ve daha kapsamlı yönleriyle aydınlatacağını büyük bir güvenle ümit ediyorum. Bütün bunlara binaen, okuyucuların ve özellikle araştırmacıların zevkle okuyacağı ve istifade edeceği bu eserin yeni araştırmaların bir habercisi olması dileği ile Dr. Naci Özsoy’u tebrik ediyor, eserin hayırlı ve faydalı olmasını diliyorum.